yalan ile ilgili ayetler...
-
Bakara Suresi, 87. ayet: Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
-
Nisa Suresi, 112. ayet: Kim bir hata veya günah kazanır da sonra bunu bir suçsuza yüklerse, gerçekten o, böyle bir yalan (bühtan)ı ve apaçık bir günahı yüklenmiştir.
-
En'am Suresi, 39. ayet: Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp-saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerinde kılar.
-
Araf Suresi, 37. ayet: Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitaptan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kafirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler.
-
Araf Suresi, 64. ayet: Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.
-
Araf Suresi, 96. ayet: Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, Biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
-
Araf Suresi, 136. ayet: Biz de onlardan intikam aldık ve ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan habersizmişler (gibi) olmaları nedeniyle onları suda boğduk.
-
Araf Suresi, 147. ayet: Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
-
Araf Suresi, 182. ayet: Ayetlerimizi yalanlayanları ise, onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahları yükletip azaba) yaklaştıracağız.
-
Enfal Suresi, 54. ayet: Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar; Biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi.
-
Yunus Suresi, 41. ayet: Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de ki: "Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım."
-
Yunus Suresi, 45. ayet: Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.
-
Yunus Suresi, 66. ayet: Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.'
-
Hud Suresi, 27. ayet: Kavminden, ileri gelen inkarcılar: "Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz" dedi.
-
Hud Suresi, 93. ayet: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz, ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim."
-
Yusuf Suresi, 27. ayet: Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir."
-
İbrahim Suresi, 22. ayet: İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."
-
Nahl Suresi, 36. ayet: Andolsun, Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
-
Taha Suresi, 61. ayet: Musa onlara dedi ki: "Size yazıklar olsun, Allah'a karşı yalan düzüp uydurmayın, sonra bir azap ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yok olup gitmiştir."
-
Enbiya Suresi, 77. ayet: Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden 'ona yardım edip-öcünü aldık'. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.
-
Mü'minun Suresi, 44. ayet: Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.
-
Furkan Suresi, 37. ayet: Nuh'un kavmi de, elçileri yalanlandıklarında onları suda boğduk ve insanlar için bir ayet kıldık. Biz zulmedenlere acıklı bir azap hazırladık.
-
Şuara Suresi, 98. ayet: "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
-
Şuara Suresi, 105. ayet: Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
-
Şuara Suresi, 117. ayet: Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."
-
Şuara Suresi, 176. ayet: Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
-
Şuara Suresi, 189. ayet: Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
-
Şuara Suresi, 222. ayet: Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
-
Şuara Suresi, 223. ayet: Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
-
Kasas Suresi, 38. ayet: Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."
-
Ankebut Suresi, 37. ayet: Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi, böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
-
Ankebut Suresi, 68. ayet: Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?
-
Yasin Suresi, 15. ayet: Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz, Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz, yalnızca yalan söylüyorsunuz."
-
Saffat Suresi, 152. ayet: "Allah doğurdu." Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
-
Mü'min Suresi, 28. ayet: Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
-
Ahkaf Suresi, 11. ayet: İnkar edenler, iman edenler için dediler ki: "Eğer O (Kur'an veya iman) hayırlı bir şey olsaydı, ona bizden önce koşup- yetişemezlerdi." Oysa onlar, onunla hidayete ermediklerinden: "Bu, eski bir yalandır" diyecekler.
-
Kaf Suresi, 14. ayet: Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece Benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu.
-
Tur Suresi, 14. ayet: (Onlara şöyle denir:) "İşte sizin yalanladığınız ateş budur."
-
Kamer Suresi, 18. ayet: Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
-
Kamer Suresi, 25. ayet: "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."
-
Kamer Suresi, 26. ayet: Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
-
Rahman Suresi, 21. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 25. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 30. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 34. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 36. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 40. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 49. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 59. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Vakıa Suresi, 2. ayet: Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
-
Mürselat Suresi, 37. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Nebe' Suresi, 35. ayet: İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.
-
Mutaffifin Suresi, 17. ayet: Sonra onlara: "İşte sizin yalanladığınız (şey) budur" denir.
-
Buruc Suresi, 19. ayet: Hayır; inkar edenler, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
-
Şems Suresi, 14. ayet: Fakat, onu yalanladılar, deveyi yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla 'onları yerle bir etti, kırıp geçirdi'; orasını da dümdüz etti.
-
Leyl Suresi, 9. ayet: Ve en güzel olanı yalan sayarsa,
-
Bakara Suresi, 10. ayet: Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
-
Bakara Suresi, 39. ayet: "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
-
Al-i İmran Suresi, 94. ayet: Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır.
-
Maide Suresi, 70. ayet: Andolsun, Biz İsrailoğulları'ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.
-
En'am Suresi, 11. ayet: De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün."
-
En'am Suresi, 21. ayet: Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler.
-
En'am Suresi, 27. ayet: Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."
-
En'am Suresi, 140. ayet: Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.
-
En'am Suresi, 150. ayet: De ki: "Gerçekten Allah'ın bunu haram kıldığına şehadet edecek şahidlerinizi getirin." Şayet onlar, şehadet edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şehadet etme. Ayetlerimizi yalan sayanların ve ahirete inanmayanların heva (istek ve tutku)larına uyma; onlar (birtakım güçleri ve varlıkları) Rablerine denk tutmaktadırlar.
-
Tevbe Suresi, 77. ayet: Böylece O da, Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı.
-
Yunus Suresi, 17. ayet: Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez.
-
Yunus Suresi, 37. ayet: Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.
-
Hud Suresi, 65. ayet: Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir."
-
Yusuf Suresi, 26. ayet: (Yusuf) Dedi ki: "Onun kendisi benden murad almak istedi." Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: "Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.
-
Nahl Suresi, 86. ayet: O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
-
İsra Suresi, 59. ayet: Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
-
Hac Suresi, 44. ayet: Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben, o inkar edenlere bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış Benim (herşeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkılabım (veya inkarım).
-
Mü'minun Suresi, 26. ayet: "Rabbim" dedi (Nuh). "Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et."
-
Mü'minun Suresi, 38. ayet: "O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz."
-
Mü'minun Suresi, 39. ayet: (Peygamber) Dedi ki: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."
-
Nur Suresi, 7. ayet: Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerdense, Allah'ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir.
-
Nur Suresi, 11. ayet: Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.
-
Nur Suresi, 13. ayet: Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.
-
Furkan Suresi, 72. ayet: Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.
-
Şuara Suresi, 12. ayet: Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
-
Şuara Suresi, 139. ayet: Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
-
Kasas Suresi, 34. ayet: "Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder, beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
-
Ankebut Suresi, 3. ayet: Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
-
Ankebut Suresi, 12. ayet: İnkar edenler, iman edenlere dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin, hatalarınızı biz yüklenelim." Oysa kendileri, onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar, elbette yalancıdırlar.
-
Ankebut Suresi, 17. ayet: "Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."
-
Ankebut Suresi, 18. ayet: "Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir tebliğdir."
-
Fatır Suresi, 25. ayet: Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden öncekiler de yalanlandı; elçileri ise; kendilerine apaçık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi.
-
Yasin Suresi, 14. ayet: Hani onlara iki (elçi) göndermiştik, fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz, size, gönderilmiş elçileriz."
-
Saffat Suresi, 151. ayet: Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
-
Sad Suresi, 12. ayet: Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.
-
Zümer Suresi, 3. ayet: Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
-
Mü'min Suresi, 5. ayet: Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?
-
Zariyat Suresi, 10. ayet: Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler';
-
Rahman Suresi, 13. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 16. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 28. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 38. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 45. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 65. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 69. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Vakıa Suresi, 82. ayet: Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
-
Mücadele Suresi, 14. ayet: Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.
-
Mücadele Suresi, 18. ayet: Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
-
Tegabün Suresi, 10. ayet: İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.
-
Mülk Suresi, 9. ayet: Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."
-
Mülk Suresi, 18. ayet: Andolsun, kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat Beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azap) nasılmış?
-
Kalem Suresi, 44. ayet: Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
-
Cin Suresi, 5. ayet: "Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
-
Mürselat Suresi, 19. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 28. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 34. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 45. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 49. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Şems Suresi, 11. ayet: Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla yalanladı;
-
Alak Suresi, 13. ayet: Gördün mü? Ya (bu engellemek isteyen) yalanlıyor ve yüz çeviriyor ise.
-
Alak Suresi, 16. ayet: O yalancı, günahkar olan alnından.
-
Al-i İmran Suresi, 78. ayet: Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.
-
Al-i İmran Suresi, 184. ayet: Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elçileri de yalanlamışlardır.
-
En'am Suresi, 31. ayet: Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize
" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.
-
En'am Suresi, 57. ayet: De ki: "Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Sizin kendisine acele ettiğiniz (azap) yanımda değildir. Hüküm yalnızca Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır."
-
En'am Suresi, 66. ayet: Senin kavmin, O (Kur'an) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben, üzerinize bir vekil değilim."
-
En'am Suresi, 148. ayet: Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz."
-
Araf Suresi, 36. ayet: Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, işte onlar ateşin arkadaşlarıdır; onda sonsuzca kalacaklardır.
-
Araf Suresi, 66. ayet: Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
-
Araf Suresi, 72. ayet: Böylece onu ve onunla birlikte olanları Katımız'dan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk.
-
Araf Suresi, 92. ayet: Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar.
-
Araf Suresi, 146. ayet: Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır.
-
Araf Suresi, 177. ayet: Ayetlerimizi yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kötüdür.
-
Tevbe Suresi, 42. ayet: Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.
-
Yunus Suresi, 60. ayet: Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.
-
Hud Suresi, 50. ayet: Ad (halkına da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz.
-
Yusuf Suresi, 74. ayet: "Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?"
-
Hac Suresi, 42. ayet: Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı.
-
Mü'minun Suresi, 33. ayet: Kendi kavminden, inkar edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir."
-
Mü'minun Suresi, 48. ayet: Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
-
Mü'minun Suresi, 105. ayet: Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?
-
Furkan Suresi, 11. ayet: Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
-
Furkan Suresi, 36. ayet: Böylece onlara: "Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin" dedik; sonunda onları (Firavun ve çevresini) kökünden darmadağın ettik.
-
Şuara Suresi, 160. ayet: Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
-
Rum Suresi, 16. ayet: Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.
-
Ahzab Suresi, 60. ayet: Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
-
Sebe Suresi, 8. ayet: "Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.
-
Saffat Suresi, 21. ayet: "Bu, sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
-
Sad Suresi, 14. ayet: Hepsi de elçileri yalanladılar, böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.
-
Zümer Suresi, 25. ayet: Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı.
-
Ahkaf Suresi, 28. ayet: Bu durumda, Allah'ı bırakıp yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar, onlara yardım etselerdi ya. Hayır, onlar, kendilerinden kaybolup gittiler. Bu (yalancı ilahlar ve onlara yükledikleri), onların yalanları ve uydurduklarıdır.
-
Kaf Suresi, 12. ayet: Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
-
Tur Suresi, 11. ayet: İşte o gün, yalanlayanların vay haline,
-
Kamer Suresi, 33. ayet: Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
-
Rahman Suresi, 18. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 43. ayet: İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.
-
Rahman Suresi, 47. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 55. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 67. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 73. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Haşr Suresi, 11. ayet: Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
-
Cum'a Suresi, 5. ayet: Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.
-
Müzzemmil Suresi, 11. ayet: Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen Bana bırak ve onlara az bir süre tanı.
-
Mürselat Suresi, 15. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 24. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mürselat Suresi, 47. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Ma'un Suresi, 1. ayet: Dini yalanlayanı gördün mü?
-
Al-i İmran Suresi, 11. ayet: Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
-
Al-i İmran Suresi, 61. ayet: Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."
-
Al-i İmran Suresi, 75. ayet: Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
-
Al-i İmran Suresi, 137. ayet: Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.
-
Nisa Suresi, 50. ayet: Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar, bir bak. Bu, apaçık bir günah olarak yeter.
-
Maide Suresi, 42. ayet: Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.
-
Maide Suresi, 103. ayet: Allah Bahriye'den, Saibe'den, Vasiyle'den ve Ham'dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak inkar edenler, Allah'a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.
-
En'am Suresi, 5. ayet: Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir.
-
En'am Suresi, 49. ayet: Ayetlerimizi yalanlayanlara, fıska sapmalarından dolayı azap dokunacaktır.
-
En'am Suresi, 93. ayet: Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...
-
En'am Suresi, 112. ayet: Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.
-
En'am Suresi, 116. ayet: Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'
-
En'am Suresi, 157. ayet: Ya da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin bir azapla karşılık vereceğiz.
-
Araf Suresi, 40. ayet: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.
-
Araf Suresi, 89. ayet: "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın."
-
Araf Suresi, 152. ayet: Şüphesiz, buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında bir zillet yetişecektir. İşte Biz, 'yalan düzüp-uyduranları' böyle cezalandırırız.
-
Araf Suresi, 176. ayet: Eğer Biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünsünler.
-
Tevbe Suresi, 107. ayet: Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.
-
Yunus Suresi, 39. ayet: Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak.
-
Yunus Suresi, 69. ayet: De ki: "Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler, kurtuluşa ermezler."
-
Yunus Suresi, 95. ayet: Ve Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.
-
Hud Suresi, 18. ayet: Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.
-
Hud Suresi, 21. ayet: İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.
-
Yusuf Suresi, 18. ayet: Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır."0
-
Yusuf Suresi, 110. ayet: Öyle ki elçiler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; Biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkarlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.
-
Nahl Suresi, 39. ayet: Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).
-
Nahl Suresi, 62. ayet: Onlar, Allah'a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu' düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.
-
Nahl Suresi, 105. ayet: Yalanı, yalnızca Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır.
-
Nahl Suresi, 113. ayet: Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.
-
Taha Suresi, 48. ayet: "Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azap, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."
-
Hac Suresi, 30. ayet: İşte böyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin Katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.
-
Hac Suresi, 57. ayet: İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.
-
Mü'minun Suresi, 90. ayet: Hayır, Biz onlara hakkı getirdik, ancak onlar gerçekten yalancıdırlar.
-
Furkan Suresi, 4. ayet: İnkar edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak Onun uydurduğu bir yalandır, kendisi düzüp uydurmuş ve Ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.
-
Şuara Suresi, 123. ayet: Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
-
Şuara Suresi, 186. ayet: "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
-
Neml Suresi, 27. ayet: (Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi.
-
Secde Suresi, 20. ayet: Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.
-
Fatır Suresi, 4. ayet: Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önceki elçiler de yalanlandı. (En sonunda bütün) İşler Allah'a döndürülür.
-
Saffat Suresi, 127. ayet: Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
-
Zümer Suresi, 32. ayet: Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
-
Zümer Suresi, 59. ayet: "Hayır, Benim ayetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun."
-
Zümer Suresi, 60. ayet: Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
-
Mü'min Suresi, 24. ayet: Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: (Bu,) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler.
-
Mü'min Suresi, 37. ayet: "Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı.
-
Zuhruf Suresi, 20. ayet: Dediler ki: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bundan yana hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca 'zan ve tahminle yalan söylüyorlar.'
-
Zuhruf Suresi, 25. ayet: Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu?
-
Kaf Suresi, 5. ayet: Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
-
Kamer Suresi, 3. ayet: Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
-
Kamer Suresi, 42. ayet: Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
-
Rahman Suresi, 23. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 42. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 53. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 57. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 71. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 77. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Hadid Suresi, 19. ayet: Allah'a ve O'nun Resûlü'ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
-
Mücadele Suresi, 2. ayet: Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.
-
Hakka Suresi, 49. ayet: Elbette Biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.
-
Kıyamet Suresi, 32. ayet: Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.
-
Mürselat Suresi, 29. ayet: Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.
-
Mürselat Suresi, 40. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Nebe' Suresi, 28. ayet: Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
-
İnfitar Suresi, 9. ayet: Asla, hayır; siz dini yalanlıyorsunuz;
-
Mutaffifin Suresi, 11. ayet: Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar.
-
Maide Suresi, 10. ayet: İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar da, alevli ateşin halkıdırlar.
-
Maide Suresi, 41. ayet: Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.
-
Maide Suresi, 86. ayet: İnkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar, çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar.
-
En'am Suresi, 24. ayet: Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve düzmekte oldukları da kendilerinden kaybolup-uzaklaştı.
-
En'am Suresi, 33. ayet: Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
-
En'am Suresi, 34. ayet: Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi.
-
En'am Suresi, 138. ayet: Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle- üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, cezalarını verecektir.
-
En'am Suresi, 144. ayet: Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
-
En'am Suresi, 147. ayet: Şayet seni yalanlayacak olurlarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. O'nun şiddetli çarpması, suçlu-günahkarlar topluluğundan geri çevrilemez."
-
Araf Suresi, 101. ayet: İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar edenlerin kalplerini böyle damgalar.
-
Tevbe Suresi, 43. ayet: Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?
-
Tevbe Suresi, 90. ayet: Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir.
-
Yunus Suresi, 30. ayet: İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülecekler. Yalan yere uydurdukları da, kendilerinden kaybolup uzaklaşacaklar.
-
Yunus Suresi, 38. ayet: Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın."
-
Yunus Suresi, 59. ayet: De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mı? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?"
-
Yunus Suresi, 73. ayet: Fakat onu yalanladılar; Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.
-
Yunus Suresi, 74. ayet: Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik; onlara apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
-
Hud Suresi, 13. ayet: Yoksa: "Onu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Haydi siz, yalan üzere uydurulmuş olarak onun benzeri on sûre getirin ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın."
-
Hicr Suresi, 80. ayet: Andolsun, Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı.
-
Nahl Suresi, 87. ayet: O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.
-
Nahl Suresi, 116. ayet: Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
-
Kehf Suresi, 5. ayet: Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
-
Kehf Suresi, 15. ayet: "Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?"
-
Meryem Suresi, 82. ayet: Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
-
Taha Suresi, 56. ayet: Andolsun, Biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik; fakat o, yalanladı ve ayak diretti.
-
Nur Suresi, 8. ayet: Onun (kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır.
-
Furkan Suresi, 19. ayet: "İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız."
-
Furkan Suresi, 77. ayet: De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır."
-
Şuara Suresi, 6. ayet: Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.
-
Şuara Suresi, 141. ayet: Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
-
Neml Suresi, 83. ayet: Ve her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan bir grubu toplayacağımız gün, artık onlar 'tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.'
-
Neml Suresi, 84. ayet: Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: "Siz Benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?"
-
Rum Suresi, 10. ayet: Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.
-
Sebe Suresi, 42. ayet: Artık bugün, bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki: "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın."
-
Sebe Suresi, 43. ayet: Onlara, apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu, sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir" dediler. Ve dediler ki: "Bu, düzülüp uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir." İnkar edenler de, kendilerine geldiği zaman hak için: "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir" dediler.
-
Sebe Suresi, 45. ayet: Kendilerinden öncekiler de yalanladı. Oysa bunlar, öbürlerine verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi yalanladılar; ancak Benim de (onları) inkarım (yıkıma uğratmam) nasıl oldu?
-
Saffat Suresi, 86. ayet: "Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?"
-
Sad Suresi, 4. ayet: İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu, yalan söyleyen bir büyücüdür."
-
Mü'min Suresi, 70. ayet: Ki onlar, Kitab'ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
-
Şura Suresi, 24. ayet: Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.
-
Necm Suresi, 11. ayet: Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
-
Kamer Suresi, 9. ayet: Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'
-
Kamer Suresi, 23. ayet: Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
-
Rahman Suresi, 32. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 51. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 61. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 63. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Rahman Suresi, 75. ayet: Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
-
Vakıa Suresi, 51. ayet: Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
-
Vakıa Suresi, 92. ayet: Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
-
Saff Suresi, 7. ayet: İslam'a çağrıldığı halde, Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.
-
Münafikun Suresi, 1. ayet: Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.
-
Kalem Suresi, 8. ayet: Şu halde yalanlayanlara itaat etme.
-
Hakka Suresi, 4. ayet: Semud ve Ad (toplumları), karia'yı yalan saydılar.
-
Müddesir Suresi, 46. ayet: "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk."
-
Nazi'at Suresi, 21. ayet: Fakat o, yalanladı ve isyan etti.
-
Mutaffifin Suresi, 10. ayet: O gün, yalanlayanların vay haline.
-
Mutaffifin Suresi, 12. ayet: Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz.
-
İnşikak Suresi, 22. ayet: Tersine, o nankörler, yalanlıyorlar.
-
Leyl Suresi, 16. ayet: Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.
-
Tin Suresi, 7. ayet: Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?
Y harfi ile başlayan konular listesi...